Netty laureati

April 18th, 2007
Bir neçe saat önce 9 gündür davam eden Netty marafonu – III Azerbaycan Milli İnternet Mükafatı sona çatdı. 2005-ci ilde de laureat olmağıma baxmayaraq öten il finala qalmağı bir neçe ses ferqi ile elden buraxmışdım. Bu il neyin bahasına olursa olsun Netty-de finala qalmağı hedeflemişdim ve şükürler olsun ki, hedefime çatdım.

Mene destek olan bütün dostlarıma öz derin teşekkürümü bildirirem. Bezi dostlarım qeydiyatdan keçerek destek oldular, bezi dostlarım menevi, bezileri ise menimle birlikde sesvermenin gedişatını demek olar ki, saat-basaat izlediler. Heresinin öz yeri var. Hamınıza çox minnetdaram.

Müsabiqenin 1-ci gününden başqa diger günler verilen seslerin sayına göre 1-ci idim, sesvermeni de 1-ci bitirdim. Müsabiqede iştirak eden 290 ses arasında en çox ses toplayan 6-cı yerde oldum. Her gün sesvermenin gedişatını soruşan anama da teşekkür borcluyam.

Ve sonda. Dost saytlarımız olan "İlqar Mirzenin foto saytı", "Stimul Teşübbüs Qrupu", "Bizimki - genc edebi jurnal" ve "Eylence.Az" saytları da nominant olduğu bölmeler üzre laureat oldular. Onları da tebrik edir, uğurlarının davamlı olmasını dileyirem.

Desteye ehtiyac

April 9th, 2007
Bu gün Netty-de sesverme başlayır. Qeydiyatdan keçen dostlarımızdan xahişimiz, aktiv olmaları, ses vermeleridir...

Bu il saytımın kateqoriya üzre 3-lüye qalıb laureat olması menim üçün bir çox cehetden vacibdir. Bunu çox isteyirem, 2 heftedir elimden ne geldise etmeye çalışdım. 18 aprele qeder sesverme davam edecek. 18 aprelde bölme üzre laureatlardan biri olmaq ve onun burada qeyd etmeyimiz dileyi ile...



Texminen bir il önce yaratdığım “Kitablar Dünyasına Seyahet” adlı web saytım Milli İnternet Mükafatı olan Netty-de “Elm ve Tehsil” bölmesinde nominantlardan biridir. Her bölme üzre qalibin seçilmesinde peşekarlardan ibaret jüri üzvlerinin rolu olduğu kimi, her bölme üzre üç laureatın seçilmesinde virtual jürinin böyük rolu vardır.

Blogumun ziyaretçilerinden ricam, sutkanın 10 deqiqesini mene bağışlayaraq www.netty.az saytında jüri üzvü kimi qeydiyyatdan keçmeleridir. Üzvlüyün aktiv olması üçün qeydiyyat formasındakı bölmelerin doğru doldurulması önemlidir. Desteyinize ehtiyacım var, bunu esirgemeyin.

Onu da xatırlamağı özüme borc bilirem ki, her bir jüri üzvünün verdiyi sesin sayıla bilmesi üçün hemin jüri üzvünün bütün bölmeler üzre her hansı bir sayta ses vermesi lazımdır. Qeydiyyatdan keçen dostlarımızdan bir xahişim de "Eylence" bölmesinde www.eylence.az saytına ses vermenizdir.

Netty 2007

Canon Kiss Bakida

April 7th, 2007
Ailemizin enenesinin davam etdirerek Yaponiyanı görmeyi arzu etdiyim kimi, Yaponiyadan gelerken daha bir arzum heyata keçdi yeni, arzuladığım fotoaparata sahib oldum. Canon EOS Kiss, Avropa ve Amerikada Canon EOS 400D/EOS Rebel XTi kimi tanınır. Yalnız Yaponiyada satış üçün nezerde tutulan Kiss-in önceki modellere nezere üstünlüklerini qısaca sadalayası olarsam:

- 10.1 Mp-lik CMOS sensor
- Fotoaparatın korpusuna tozun daxil olmasının qarşısını alan xüsusi mexanizm. Canon fotoaparatlarında ilk defe tetbiq olunur.
- 2.5' displeyli ekran. Önceki modellerde yalnız 1.8-lik ekran istifade edilirdi.
- 9-nöqteli avtofokus. Bu imkan evveller yalnız üst DSLR sinifinden olan 20D/30D modellerinde istifade edilirdi.

Fotoaparatla yanaşı olması vacib olan aksesuarların hamısını almadığım üçün fotoaparatı çox test etmek imkanım olmayıb. İnşallah, dostlarım kömeyi ile diger qalan aksesuarları elde etdikden sonra çekdiyim şekilleri sizlerle bölüşeceyem.

Qısacası ise Canon Kiss Bakıdadır.



Canon EOS "Kiss"

Canon EOS "Kiss"

Canon EOS "Kiss"



Papatya ve Kelebek

April 5th, 2007
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.

"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten". Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.

Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini. Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.

Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."

Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim. Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim. " diye geçirmiş. Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, sonra da dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.

İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
"Seviyor mu, sevmiyor mu?"...


Ili'ye hesr olunur.


Papatya

Foto: Ilqar Mirze

Баку

April 5th, 2007
Rusiya metbuatında derc olunmuş bu meqale menim diqqetimi celb etdi. Bakıda olmuş bir rus turistinin müşahidelerini oxuyarken doğma Bakımızı sanki bir daha sevmiş oldum. Ve eger bir ecnebi turist Bakı haqqında bu cür sözler deyirse, biz onlardan qat-qat çox sevmeliyik şeherimizi.

Hamını bu gözel meqaleni oxumağa devet edirem.


Мы публикуем отклик на "личный опыт" нашего читателя Владимира Чивесуда "Жизнь в европейских городах невозможна". (ред.)


Этой весной посетил Баку. Перед отлетом все провожали так, как будто я уезжаю в Ирак. И так сочувствовали мне, как будто меня сажали в тюрьму. Но я был полон оптимизма. Билеты купил заранее, так как уже за месяц до вылета мест практически не было.

Билет туда-обратно на самолет - Санкт-Петербург - Баку стоит около 14500 руб., что вполне не мало. Практически за эти деньги можно отдохнуть три дня в Лондоне, если заказать автобусный тур через все Европу. При посадке в самолет необходимо пройти таможню, причем вероятность того, что вас могут заставить вывернуть карманы и показать все наличные деньги очень велика. Самолет летает ужасный, некий Ту-214, о котором мало кто слышал. Это что-то типа Жигулей, среди самолетного парка. Самолет летит чуть больше 3-х часов, в процессе полета дают горячее и напитки. И вот самолет садится в аэропорту им. Гейдара Алиева г. Баку.

На дворе март, температура за бортом +12, что по местным меркам отнюдь не жарко. Но светит ярко солнце и после противной питерской погоды - это кажется летом.

Проходим таможенный контроль, он очень быстрый, никаких отметок в загран. паспорт не надо. Для граждан РФ, виза не нужна. Печать ставится только на российской таможне, перед посадкой в самолет. После получения багажа, выходим из аэропорта. Едем в гостиницу. Аэропорт находится за городом, едем по небольшому шоссе, среди небольших елок или сосен, короче говоря местных деревьев, похожих на нашу елку. Смотрится довольно красиво. Въезжаем в город. Доехав до гостиницы Абшерон, которая находится на набережной около моря, замечаем что в городе очень контрастно представлены автомобили. Тут можно увидеть любой автомобиль, начиная от "копейки" и заканчивая BMW X5, Land Rover и т.п. дорогим иномаркам. Стиль вождения довольно не привычен российскому автолюбителю или пешеходу. По началу даже не много страшно, потому что поворотники включается редко, а повороты из крайнего левого ряда направо и перестроение из полосы в полосу перед вашей машиной вполне нормальное явление.

Но не смотря на такой экстремальный стиль вождения, ни одной аварии за 5 дней не было замечено.

Пешеходов не принято пропускать, причем если в России иногда при поворотах машины пропускают пешеходов, тут этой чести удостаиваются только женщины.

И так, я в гостинице. Гостиница построена в советское время и напоминает о тех временах и номера в ней есть разные от простых, в совковом стиле, до вполне приличных люксов. Я снял себе обычный номер за 80$ в сутки, + 10$ за завтрак (шведский стол). В номере есть, телевизор, кондиционер, душ, в общем все самое необходимое. Но как говорится приехал не в номере сидеть. Выхожу в город. И тут появляется первая проблема, с собой только рубли и доллары. В гостинице доллары приняли без проблем, но в магазинах лучше платит манатами. (местные деньги).

Захожу в первый обменник и без проблем меняю доллары и рубли на манаты. За 3000 руб., дают 100 манат.

Кстати не так давно произошла деноминация, где-то 1:5000 (!!!) и вам могут называть магазины в старых деньгах, типа 15000 манат или шерванов. Не пугайтесь, просите перевести в новые манаты.

Дальше иду в старый город, о котором много слышал. В центре города есть еще один, старый город, который окружен стеной. Точную дату постройки выяснить мне не удалось, но как я понял раньше это было крепостью, которая служила не плохой защитой от врагов. Кстати на одной их улочек этой крепости снималась эпизод из фильма "Брильянтовая рука" (там где Никулин падает и кричит "Черт, побери!").

Выхожу из крепости к станции метро (в Баку метро было построено в советское время) и иду к набережной. День недели - понедельник.

Но на улице очень много людей, которые очень не спеша прогуливаются по городу. Очень много девушек и парней, сидящих где-нибудь и воркующих между собой. Такое ощущение, что на улице праздник и люди просто отдыхают в выходной день. Причем люди всех возрастов. Одеты все очень модно и с иголочки. Нету никакой паронжи у женщин, как многие думают. В основном в одежде преобладают темные тона и очень много людей ходит в солнцезащитных очках.

Не видел, ни одного бомжа или попрошайки. Никто ни разу, не стрельнул сигарету или подошел что-то поклянчить. В плане безопасности, как оказалось Баку намного безопаснее любого города России.

На улицах оставлены машины, в которых прямо на видно месте лежат - вещи, оставлены магнитолы, телевизоры. У местного населения я узнал, что угоны и грабежи машин бывают очень редко и совершаются как правило наркоманами в период принятия дозы.

Отдельная история с нефтью. Если выйти на окраину города, где довольно скудные домишки, то можно увидеть очень много вышек, причем даже во дворах, которые качают нефть. На данный момент город застраивается бешенными темпами. И как и в Питере новые дома растут как грибы и строят их также во дворах и рядом со старыми домами. Только как показалось, делается это немного красивые, т.к. дом не просто так тыркается в пустое место, а так что,s хоть как-то вписывался в окружающую архитектуру.

Цены на технику, еду, сувениры, практические такие же как и в Питере, +/- 50 рублей.

Если вы покупаете какой-нибудь сувенир на базаре или на улице, обязательно торгуйтесь, во-первых деньги сэкономите, во-вторых продавцу приятное сделаете.

Причем если будете много ломаться и ходить от лотка к лотку, цена может упасть вдвое.

Маршруток в городе мало, основной транспорт- это такси. О стоимости поездки договаривайтесь перед посадкой в машину. Счетчиков такси нету.

Деньги перед только за проезд. От аэропорта до центра города в среднем доехать стоит 25-30 манат.

В основном местно население говорит на местном языке, но все знают русский. Причем многие, говорят вообще без акцента. Если увидят, что на местном языке вы не понимаете, с вами начнут говорить по-русски. Это не Эстония, где до усрачки будут говорить на эстонском. Здесь очень любят гостей и всячески оказывают туристам помощь, причем абсолютно не важно, какой у вас цвет кожи. Гостей здесь чтят, и оказывают радушный прием.

Еда. Здесь хочется уделить отдельно внимание.

За 20-30 манат можно очень поесть. Готовят везде вкусно. Еда отличается от русской кухни. Во-первых, здесь все свежее. Т.е. если вам подадут салат, вы можете быть точным уверенным, что этим овощам нету и дня.

Причем во-многих ресторанах овощи покупаются не на базаре, а выращиваются на своем участке, который принадлежит ресторану. Очень много мясных блюд, все виды шашлыков, люля-кебаб и т.п. Причем пища достаточная жирная и порции большие, не как у нас кусочек мясо, я реально шмотки мясо. За сытным обедом можно выпить бутылку вина и не опьянеть. Есть руками, абсолютно не аморально, а даже наоборот. Ну пахлава - это отдельный разговор. То, что продается в России, это не удачная бета-версия. Отдельно хочется выделить вина. Пробовал местное вино по названием "Ивановка", которое делают в одноименной провинции русские. Вино на столько вкусное, что я купил себе несколько бутылок и выпил с большим удовольствием.

Короче говоря, если хотите вкусно поесть, приезжайте в Баку.

Свой рассказ хотелось бы закончить на том, что в нашем обществе, к сожалению все привыкли судить о странах Кавказа по тем новостным сводкам, которые вдалбливает в голову правительство каждому жителю России обвиняя всех "черных" во всех грехах, но только не себя. Я вас уверяю, что в Питере живет на много больше приезжих с других городов России, которые срут по-больше приезжих из стран СНГ. На это просто внимания никто не обращает. А те азербайджанцы, которых можно встретит за рулем маршрутки или на рынках городов России, отнюдь не представляют культуру Азербайдажна. Это простые жители деревень, которые минуя Баку едут в поисках хороших заработков в манящую Россию. Даже жители Баку очень переживают за то, что эти люди портят представления об этой замечательной стране и городе. Если порыть по глубже, можно найти похожих людей на улицах Москвы и Питера со всех городов России, которые могут и кошелек у вас в метро своровать и машину увести и в лохотрон с вами сыграть... А посетив Баку, вы поймете всю культуру этого народа, отведаете замечательную кухню и насладитесь великолепной погодой и морем. В Баку стоит съездить и не слушайте никакого, что тут плохо и вас могут тут убить или что-то еще.

Это своеобразный Сочи, только в сто раз лучше.

Побывав один раз, вы полюбите этот город на всю жизнь. Кто здесь был, меня поймет!

22 Марта 2007 19:05

Баку

Sakura

April 5th, 2007
Yaponiyada bele bir fikir var ki, o şexs ki, tebietin gözelliklerinden hezz ala bilmir, o insana heç bir meqamda güvenmek olmaz, çünki onun qelbi daşdandır. Çiçeklerin gözelliyine mevtun olma - Xanami bayramı, Yaponların en qedim adetlerinden biridir. Kökleri Yapon aristokratiyasına gedib çıxan Xanami bayramında yeni çiçek açmış ağacların altında oturaraq yüngül içkiler içmek, müxtelif oyunlar oynayıb söhbetler etmek nezaket, zeriflik elameti hesab olunurdu.

Xanami bayramından söz edilerken ise fikirlere ilk olaraq sakura gelir. Vişne ağacının baharda ilk defe çiçek açması - Sakura, Yaponiyanın simvolu hesab olunur. 16 növ ve 400-den çox sortu olan bu ağacın bahar feslinde çiçek açması yaponiyada ehalinin 90%-in iştirak etdiyi bir bayram, festivala çevrilir. Fevral ayının sonlarından mart ayının ortalarına doğru qısa müddetliye olan Sakura mövsümüne Yaponlar aylar önceden hazırlaşırlar. Şirketlerde sakuranı izlemek üçün ayrıca gün ayrılır, bütün kollektiv tebiete çıxaraq bu gözelliyi birlikde seyr edir, milli yapon içkisi olan "sake" içirler. Hansı şeherde, hansı parkda sakuranın ne zaman açacağı metbuatda önceden xeber edilir, yaponlar ailelikce piknike gedib istirahet edirler.

Yaponiyaya seyahet etmenin en gözel vaxtı olan Sakuranın çiçek açdığı mövsüm çox qısa müddet erzinde baş verir ki, bu da Yaponiyada, heyatda mövcud olan her bir şeyin qısa müddetli, bir anlıq olduğunun simvoludur. Beyaz-çehrayı möcüze bezen bir neçe gün, bezen ise bir neçe saat davam ede biler...

Son olaraq ise, Yaponiyada olduğum müddetde sakuranı görmek mene de qismet oldu. Getdiyim İmperator Sarayında kimisi ailesi ile birlikde istirahet edir, kimisi sakuranın resmini çekir, kimisi ise ağacın altında uzanıb bu gözellikden hezz alırdı.


Sakura

Full story »

Guneshliden Gundogana

March 17th, 2007
Tarix: 7 mart 2007, saat 01:43
Mövzu: “Güneşliden Gündoğana”


Gecenin bu vaxtı sevdiyim ”Её звали Никита” seriyalına bir az baxdıqdan sonra “Eşqin kitabı”nı dinleye-dinleye bu yazını yazmaqda meqsedim elde etdiyim kiçik uğuru bölüşmek ve qısa müddetliye blog ziyaretçilerim ile sağollaşmaqdır. Qismet ele getirdi ki, işlediyim avtomobil şirketinin meneceri olaraq 10 günlüye Tokyo-da keçirilecek telimde iştirak edeceyem. Düz yarım saatdan sonra evden çıxıram ve inşallah Bakı-Moskva-Tokyo reysi ile texminen 1 güne yaxın “Aeroflot” hava yollarında vaxt keçireceyem. Yazının başlığının “Güneşliden Gündoğana” qoymaqda meqsedim ise, her iki adın mene doğma olmasından ireli gelir. Güneşli böyüdüyüm, heyatımın 20 ilden çox hissesinin keçdiyi bir mekan olduğu üçün, Gündoğan ölke olan Yaponiyada iller önce ilk defe tecrübe keçen, universitetde ders deyen ilk Azerbaycanlı avtomobil mühendisinin de bizim aileden çıxdığı, atam olduğu üçün. Ve müxtelif variantlar, daha rahat hava yolu şirketleri olmasına baxmayaraq mehz “Aerflot”u seçmeyim de tesadüfi deyil iller önce atam da Yaponiyaya mehz “Aeroflot”la getmişdi...

Bax bele...

Ömrümüzden bir gün daha keçdi. Ömürden danışmayacağam bu yazıda, sadece olaraq her defe heyatıma nezer saldıqca bir daha, bir daha emin oluram ki, bu dünyada tesadüf deye bir mövhüm yoxdur. En azından menim heyatımdan tesadüf yoxdur. Sözümün canı ise, meni yaxından tanıyanların texmin edeceyi kimi, insan neyise çox, qelbinin derinliklerine qeder isterse, o arzusu, isteyi mütleq heyata keçecek.

Bu gün işden eve gedene yaxın bir dostum zeng etdi, alem o qeder qarışıb ki işde, ne dediyini tam başa düşe bilmedim. Ama deyesen yuxusunu qarışdırmışdı, zarafat etdim ki, teyyare düşe biler. Odur ki, her ehtimala qarşı qarşıdan gelen Novruz bayramınızı tebrik edirem, Novruz bayramını aileniz, sevdiyiniz insanla, Sevgi uşağınız ile birlikde keçirmeyi arzu edirem.

Görüşerik

Teki sağlıq olsun




Tokyo

Milli kechi

March 16th, 2007
Şeklin tarixçesi:

Mekan: Bilgeh
Zaman: 11.03.2007
Fotoaparat: Canon Powershot A610


keci

keci

keci

Heyatin qaranliq yollari

March 14th, 2007
Şeklin tarixçesi:

Mekan: Bilgehdeki Qocalar Evi
Zaman: 11.03.2007
Fotoaparat: Canon Powershot A610



Heyatin qaranliq yollari

Kadinlari anladim

March 7th, 2007
Bu gün bilirsiniz ne haqqında düşündüm? Heyat qadınlarsız nece olardı? Meselen, kim bizi işden eve gelerken gülerüzle qarşılayar, tatlı öpücüyü ile bütün derd-qemleri unutmamıza sebeb olardı? Kim bize heyatda uğur qazanamağa stimul verer, çıxışlarımız zamanı ilk sırada oturub menevi destek olardı? Qadınlar olmazsa kim bizi gözel kokusu, vücudu ile heyran ederdi? Qadınlar olmazsa sevginin ne olduğunu nece bile bilerdik ki? Qadınlar olmazsa...qadınlar olmazsa kimi seve bilerdik, kime "Seni çox isteyirem. Bir ömür boyu menimle ol" deyerdik...?

8 Mart Beynelxalq Qadınlar Günü erefesinde bu postumu blogumun qadın ziyaretçilerine hesr etmek, onlar üçün de bir yer ayırmaq keçdi içimden. Qadınları mümkün ola bilecek en gözel bir yazını bura yerleşdirerek onları - Sizleri tebrik etmek, Sizlere ehtiyacımız olduğunu bir daha bildirmek istedim...

Yazının sonunda ise yerleşdirdiyim bu şekil ile ise ne vaxtsa heyatımın qadınına rast geleceyimi, onun şeklini burada yerleşdireceyime inandla ve inandla inandığımı bildirmek istedim...





Qadın eslinde uşaqdır. Uşaq kimi hereket etmeyi xoşlayır. Sevgilisinin ona bir uşağa gösterdiyi şefqeti göstermesini isteyir. Bir uşağı incitmekden qorxaraq oxşamalıdır kişi qadını. Amma her qadın uşaq kimi olsa bele ona qulaq asmağımızı, onun dediklerine diqqet etmeyimizi isteyir. Yeni, bir qadının uşaqlıq etmesine icaze vermelisiniz, amma onu esla bir uşaq kimi görmeyecek, bir uşaq hesab etmeyeceksiniz.

Qadın eslinde güclüdür. Hetta kişilerden da güclü. Amma, bu gücünden hemişe istifade etmeyi sevmez. İster ki, kişisinin gücü ona hüzur versin, rahatlıq versin. Özünün ede bileceyi işlerin bele kişisinin etmesini gözleyir. Belelikle, hem qadın olduğunu hiss edecek, hem de kişinin ne qeder güclü olduğunu görecekdir. Ancaq, qadın gücünü göstermek istediyi zaman ona mane olmaq mümkün deyil. Görmek istediyi, beynine saldığı bir iş varsa onu mütleq edecekdir.

Qadın eslinde sevgilidir. İçinde her zaman sevgini daşıyır. Sevdiklerinden asanlıqla ayrıla bilmez. Sevdiklerinin qelbini qırmaz. Çetinlikle, güclükle sever, ancaq tam, sözün esl menasında sever. Bir qadının kimise bütünlükle sevebilmesi üçün üreyinin qebul etdiyini beyninin de qebul etmesi lazımdır. Ve eger sevmezse, onu esla ve esla mecbur ede bilmezsiniz. Belke asanlıqla qelbine gire bilersiniz. Ancaq beyninde yer tutmazsanız her zaman terk edile bilersiniz. Sevmediyi halda terk etmeyen qadınlar da vardır elbette ki. Bunun sebebi ise öhdesinden gele bilmedikleri rehm ve teessüf duyğularıdır.

Qadın eslinde tenhadır. Heç bir zaman bir qadını tamamile elde ede bilmezsiniz. Özüne aid bir dünyası var ve orada her zaman yalnızdır. O dünyaya kimsenin daxil olmasına imkan vermez. Heç bir açar o dünyanın qapısını aça bilmez. Yalnızlıq onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceyine, ne qeder qalacağına her zaman özü qerar verir. Sığınağında iken onu oradan çıxmağa mecbur etseniz onu hemişelik itire bilersiniz.

Qadın eslinde biliklidir. Neler ede bileceyini kişi ağlı xeyal bile ede bilmez. Yaradıcılığının serheddi yoxdur. Ancaq bunu ortaya çıxarmaq üçün heyatının kişisini gözleyecekdir. Boş yerine israf etmez yaradıcılığını, sadece kişisi üçün saxlayar bunu. Bir qadının sözün mümkün ola bilecek esl menasında Kişisi olmağa bacarmısınızsa çox xoşbext insansınız. Çünki, heyatınız esla sade, sabit, cansıxıcı olmayacaqdır.

Bir qadın heyatdır eslinde. Çünki, heyatın içinde olan her şey ancaq qadınlar olduğu zaman bir mena kesb ede bilirler. Yemek, su içmek bele. Bir qadının elinden alıb içdiyiniz su ile stekanı özünüz dolduraraq içdiyiniz su arasında lezzet ferqini hiss ede bilirsinizmi?

Hiss ede bilirsense, xoşbextsen. Hiss ede bilmirsense sadece teessüflenmek qalır. Çünki, eslinde bu heyatı yaşamırsan...


Yazı: Can Dündar
Tercüme: Maybach



My life without Me